Genel

Yeşil Rambles: El İşlerinin Sevinci

Bir saat koleksiyoncusunun hayatındaki en büyülü anlardan biri, ilk manuel saatinizi kurmaktır. Tepeyi hafifçe çevirmek, tiktak yapmaya başlarken cihazı hayata geçirmek konusunda büyülü bir şey var. Bu heyecan, saate zarar vermemek için bir tutam korkuyu da beraberinde getiriyor. Çoğu manüel kurmalı saat o kadar kırılgan değildir, ama ilk defa ne zaman biliyorsun?

Mekanik bir saati kurmanın verdiği tatmin edici his, parlaklığını asla kaybetmeyen bir şeydir. Bunu yirmi yılı aşkın bir süredir her gün yapıyorum ve hala ilk seferki kadar seviyorum. Genellikle hareket eden dişli takımının tıklama sesini duyma, parmaklarınız arasındaki tepe hissi ve döndüğünüzdeki ince direncin bir kombinasyonudur ve bu onu çok çekici kılar.

Çoğu otomatik hareket, onları manuel olarak kurma seçeneği sunar, ancak bu nadiren aynı hissi verir. Otomatik şanzımanlı, ancak direksiyon simidinin arkasında paletleri olan spor arabalardan birini kullanmak gibi bir his veriyor. Düşünce güzel olsa da, otomobilin kendi kendini değiştirme konusunda sizin hiç olamayacağınız kadar iyi olduğunu bilerek, deneyim genellikle biraz eksiktir. Otomatik bir saatte bu biraz farklıdır, çünkü manuel rüzgar işlevi, bir süredir kullanılmadığında, ancak yine de hareketi başlatmak için kullanışlıdır.

Çoğumuz için, saatleri kurmak bir tür terapi ve tutkumuzun bir ifadesi haline geldi. Ayrıca, zamanı tutmanın çok daha verimli ve kesin yolları olsa da, bazen en iyi olmaktan çok deneyimle ilgili olduğunun altını çiziyor.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir